Orta Doğu’da Arap Sarmalı 2: Katar Açmazı

Katar krizi kafaları çok karıştırdı, biraz netleştirmek lâzım.

Katar, 1971’de bağımsızlığını ilân etmiş, 12.000 kilometrekareden küçük, 2 milyon civârında insanın yaşadığı, sâdece doğalgaz ve petrolden gelir elde eden, her şeyi ithâl eden bir devletçik.

Peki, Suudîler ile diğer İslâm devletlerinin Katar ile derdi ne?

Dertleri şu: Katar, El Sânî hânedânlığı tarafından yönetilen bir ülke. Bu hânedân, bundan yaklaşık 300 yıl önce Arabistan Yarımadası’nın göbeğindeki Arabistan Çölü’nden kopup gelmiş bir aşîretin devâmı. Bu aşîret, Arabistan’da önemsiz bir çöl topluluğu iken, kendilerine verimsiz ve kenarda köşede olduğu için yerleşim yeri olarak gösterilen Doha’ya yerleşmiş ve oradaki yerel küçük aşîretleri yutarak genişlemiş. 200 yıla yakın bir süre sâdece balıkçılık ve inci ticâreti ile geçinmişler. O kadar yoksulluk ve baskın tehlikesi altında yaşamışlar ki, artık dayanamayıp 1871’de Osmanlı’ya başvurmuş, Osmanlı koruması talep etmişler. Osmanlı, 1915’te İngilizler tarafından Orta Doğu’dan süpürülene kadar orada kalmış, bu aşîrete de kaymakamlık hilâtı vermiş. Bu aşîreti hânedânlığa çeviren Osmanlı’dır.

Sonrasında İngilizler gelmiş, Doha ve çevresini işgâl etmiş. Kısa bir süre sonra İngilizler, El Sânî hânedânlığına yönetimi terk edip sâdece petrol ve güvenlik konularında kontrollerini sürdürmüşler. Katar, İngilizler’in petrol sondajı yapmasıyla balıkçılık ve inci ticâretinden yavaş yavaş kopmuş. 1950’lere gelindiğinde Katar artık bilinen bir petrol ülkesi hâline gelmiş. Hızla zenginleşen ülke, 1971’de bağımsızlığını kazandıktan sonra küresel enerji piyasasının en büyük üreticilerinden biri olmuş ve bugüne kadar gelmiş.

Aslında Katar, 100 yıldır İngiltere demektir. Katar’ı yöneten âilenin her ferdi İngiliz okullarından eğitim alır, birçoğu İngiliz Krâliyet Ordusu’nda subaylık yapmıştır. Katar toplumu, çocuklarını İngiliz okullarına gönderir, İngiliz yaşam tarzının birçok öğesini günlük hayatında yaşatır. Katar, İngiltere’nin Orta Doğu’daki doğal bir uzantısı gibidir. Katar’ın İngiltere’den bağımsız iç ve dış siyâsetinin var olduğunu söylemek mümkün değildir.

Katar’ı yöneten El Sânî hânedânlığının geçmişi darbeler ve ketenperelerle dolu. Tuvalete gitmek için tahtından kalkanın geri geldiğinde tahtına yeniden oturamadığı bir ülkeden bahsediyoruz. Birçok Katar emiri ülkenin zenginliğini Lübnan’da, Monaco’da, Kıbrıs’ta kumarhânelerde ve Avrupa jet sosyete partilerinde çatır çatır yemekle meşgûlken, az sayıdaki emirler ise ülkenin ilerlemesinde irili ufaklı atılımlar yapmaya çalışmış. Katar’ın dış politikası da bu nedenle kişiye bağlı ve çok değişken. Şu ândaki Katar emiri Tamim, 37 yaşında ve tüm eğitim hayatını İngiltere’de sürdürüp tamamlamış, İngiliz Krâliyet Harp Akademisi’nden mezun genç bir figür. Kendinden önceki Katar emiri olan babası Hamad’ın kendi rızâsı ile iktidârı devrettiği Tamim, babasından farklı bir anlayışa sâhip. Babasına göre daha hırslı bir profil çizen Tamim, Katar’ı Orta Doğu’nun küçük, zengin ve izole bir devletçiğinden bir bölge gücüne dönüştürme hayâlini güdüyor. Bu yolda attığı birçok gözü pek ve kışkırtıcı adım, gözlerin Katar’a çevrilmesine neden oldu.

Katar ile ilgili temel problem ise, Suud hânedânlığının El Sânî hânedânlığını küçük görmesinden ve bu âilenin bu denli güçlenmesinden duyduğu rahatsızlıktan kaynaklanıyor. Arap feodal yapısının güdüleri ve refleksleri gereğince, Suud âilesinin El Sânî âilesine karşı duyduğu husûmet gâyet anlaşılabilir bir durum. Aynı hissiyât, diğer Arap hânedânlıklarında da mevcut. Suud âilesi, kendilerini Arabistan’ın tartışılmaz hegemonu olarak gördüğü ve bunu diğer âilelere kabûl ettirdiği hâlde, Katar’ın bu “karizmayı çizmesi” doğal olarak sinirlerini bozuyor.

Bir diğer yandan, Suudî ideolojisi ve dış politika konsepti ile Katar’ın bir bölge gücü olmak hedefi çelişiyor. Katar, her bölge gücü olan ve olmak isteyen figürün yaptığı üzere, kendine alternatifler ve çok yönlü ittifâklar arıyor. Suudîler tarafından parsellenmiş ya da kurulmuş olan ittifâkların ve ilişkilerin bir parçası olarak Suudî gölgesinde kalmayı istemeyen Katar, Suudî politikasına ters gelebilecek birçok adımı çekinmeden attı ve atıyor. Bölgedeki Selefî örgütlerin finansmanı konusunda bile Suudîler’in dengesini bozacak müdâhaleleri oldu. İran ile Yemen’de açık bir savaşa tutuşan Suudîler’e destek olmak bir yana, onlara köstek olacak adımlar attı. 

Son olarak, Katar krizinin küresel boyutuna bakmak lâzım, ki asıl problemli nokta burasıdır: Katar, yukarıda da belirttiğim üzere, İngiltere’den bağımsız düşünülemez. ABD’nin kadîm müttefiki ve Trump’ın ziyâreti ile bahar tâzeleyen Suudîler’in önderliğinde Katar’a karşı kuruluveren Arap bloğu, Katar’dan ziyâde İngiltere’ye bir mesajdır. Katar krizinde Pakistan ve Hindistan’ın göstermiş olduğu tavrı da ayrıca buna dâhil etmek gerekir. İngiltere’nin Brexit kararı ve bu son Katar krizi birbirine eklendiğinde ortaya çıkan manzara, bize ABD içinde derinleşen güç mücâdelesinin İngiltere’ye sıçradığını gösteriyor.


Yayın organı: Gazete Ne Haber
Yayın târihi: 02.06.2020
Adres: https://www.gazetenehaber.com/makale/orta-doguda-arap-sarmali-2-katar-acmazi-251

Site Footer

Sliding Sidebar

    2019 © Oğuz Evren KILIÇ.   Bu internet sitesindeki tüm yazılar ve diğer içerikler izinsiz kopyalanamaz ve kullanılamaz. Tüm içeriğin hakkı mahfuzdur.