Corona ve Berber

Bir kısım milletvekilinin de dâhil olduğu bir kesim, berber krizi yaşandığını söylüyor ve âcilen berberlerin açılmasını istiyor.

20 yıla yakın süredir kendi traşımı kendim yaparım. Ben hep böyle tarama engelli değildim. Vakt-i zamanında at yelesi gibi saçım vardı. İnanmayan zındıklar için aşağıya fotoğraf ekledim. Tâ o zamanlardan beridir traş işini kendim hâllediyorum.

Niye?

Çünkü berbere gitmeyi oldum olası sevmiyorum. Yâni şimdi berber arkadaşlar alınmasın ama bu berber milleti çok konuşuyor. Gitmişim dükkâna, hepi topu 2-3 koltuk var, onlarda oturan müşterilerin işi bitmiyor arkadaş! Neden? Çünkü berberin elinden çok çenesi çalışıyor. Vır vır vır bitmiyor. Yarın yokmuş gibi konuşuyor adam. Müşteriler de hipnozun etkisiyle kafa sallama hareketleri ile konuşmaya katılıyor. Berber değil, tekkede zikir sanki. Her şeyden, herkesten, her yerden konuşuyor. Hunharca konuşuyor. Durmuyor. Makasla iki şık şık yapıyor, ağzıyla destan yazıyor.

Bekleme sırasında geçen acı dolu saatlerden sonra sıra bana geliyor. Ya adam hâlâ konuşuyor. Sağlı sollu sorularla kuşatmaya alıyor. Kısa, soğuk cevaplar püskürtmeye yetmiyor; bu sefer o hiç kapanmayan, hep haber kanalı açık olan, muhtemelen nükleer enerji ile çalışan televizyondan bir ara pası alıyor, yine atağa kalkıyor, vuruyor… I ıh, bu da gol değil; çünkü karşısında yılların berbersavarı ben varım. Klas bir hareketle atağını dışarı savuşturuyorum. Baktı benden bir yol olmayacak; bu sefer yandaki müşteriye hâlleniyor. Çırağın traşa hazırlamakta olduğu adamcağıza salça oluyor. Adamcağız dediğime bakmayın; herif berberden hevesli çıkıyor muhabbet etmeye. Nasıl dili şişmişse, berberle çene rallisine giriyorlar. Hattâ muhabbete girerken drift atıyorlar. Öyle bir kendinden geçmişlik yâni…

Hâsılı dostlar, toplasanız 15 dakika sürecek dandik traş, beklemesiyle, berberle mücâdelesiyle 3 saat sürüyor. Gençliğim, ömrüm o ucuz kolonya kokulu bitmeyen gevezelik döngüsünde eriyip gidiyor. Eve döndüğümde bir araba dayak yemiş kadar yıpranmış, bir araba taş taşımış kadar yorgun, bir arabaya kafa atmış kadar baş ağrısından muzdarip oluyorum.

Sonra baktım olmayacak; bir gün berbere gittiğimde ufaktan muhabbet açtım. Şüphelenmesin diye de böyle isteksiz isteksiz, mızır mızır konuştum. “Ya usta, sizin bu traş makineleri o kadar yoğun çalışıyor, bozulunca ne yapıyorsunuz?” diye girdim muhabbete ve muhabbetin sonunda tüm traş makinelerinin özelliklerini, kullanımlarını, nereden nasıl alınacaklarını, yedek parça temini filân ne varsa öğrendim. Berberin kuşatmasını onun hatlarına sızarak yarmıştım.

Tâkip eden günlerde Ulus’tan Moser marka ilk makinemi aldım ve özgürlüğümü îlân ettim. Sonrasında birkaç makinem daha oldu. Her birinde ustalaştım. Yerli ve millî traşımı yapar oldum. Dış güçleri böyle yendim.

Ama Allah var, Sıhhiye adliyemizdeki berberimiz on nümero, beş yıldız. İki âbimiz var, ikisi de birbirinden profesyonel, hızlı ve sessiz. Acelem varsa ya da üşenmişsem onlara gidiyorum.

Ve’lhâsıl-ı kelâm, kendi traşınızı kendiniz yapın ve evde kalın. Ben sizin berber traşı ayağına neyi özlediğinizi bilmiyor muyum sanıyorsunuz? Sizi hınzırlar sizi! Oturun oturduğunuz yerde, sakın evden çıkmayın. Sonra berbere gidip çeneniz kopana kadar geyiğin dibine vurursunuz. Haydi bakayım, evlere, naş!


Yayın organı: Facebook
Yayın târihi: 18.04.2020
Adres: https://www.facebook.com/oguz.evren.kilic/posts/10157173106770205

Site Footer

Sliding Sidebar

    2019 © Oğuz Evren KILIÇ.   Bu internet sitesindeki tüm yazılar ve diğer içerikler izinsiz kopyalanamaz ve kullanılamaz. Tüm içeriğin hakkı mahfuzdur.