Saplantı

Babam 1932’de, annem 1949’da doğmuş.

Babam İkinci Dünya Savaşı sırasında Rusya’yı bombalamaya giden ve Artvin üzerinden geçen Alman bombardıman uçaklarını gördüğünü anlatırdı. Kore Savaşı sırasında Harp Okulu’nda öğrenciydi. 27 Mayıs darbesinde genç bir subaydı.

Annem 27 Mayıs darbesi sırasında genç kızlığın eşiğinde bir çocukmuş. Sonrasında yaşanan 3 darbeyi, 1970’lerin iç çatışma ortamını, Petrol Krizi’ni, Kıbrıs çıkartmalarını ve uygulanan ambargoları yaşamış.

O nesil öyle şeyler görmüş, öyle şeyler yaşamış ki, hepsi bu olaylarla yontulmuş, bu olaylara göre biçim almış. Kaç sokağa çıkma yasağı, kaç olağanüstü hâl yaşadıkları belli değil. Kaç kere sabah uyandıklarında bambaşka bir hayatın, düzenin içine uyandıklarını sayamamışlar. Biz bugün “Yarınımız belli değil” diyoruz fakat yaşanan her şeyi sâniyesinde öğrenebiliyoruz. Oysa eski neslin bir olayı öğrenmesi bâzen günler, haftalar alabiliyordu. Babam Atatürk’ün öldüğünü Artvin’de 2 ay sonra öğrendiklerini söylerdi.

Hâliyle bunca krizi, yıkımı ve sonuçları bir tsunami gibi üzerlerine ânîden yığılıveren olayları gören eski nesillerde çok güçlü bir tedbir paranoyası mevcut. İstiflemek, depolamak, kötü günlere her zaman hazır olmak artık onların hayatının bir rutini, bir sıradanlığı olmuş.

Meselâ bizim eve birçok şey, özellikle temel gıda malzemeleri toptan alınırdı. 5 kiloluk paketlerde 30-40 kilo makarna, tânesi 50 kilo olan 2-3 çuval şeker, yine 50 kiloluk çuvallarda 1-2 çuval un, yine kilolarca tuz ve benzeri birçok malzeme eve yığılırdı. İşin ilginci evimiz 90 metrekare, mütevâzı bir apartman dâiresiydi. Evin her köşesi, her kuytusu bu yığınların depolanması için kullanılıyordu. Gören, yarın savaş çıkacak ya da dünyanın başına bir hâl gelecek zannederdi.

Belki bizimkiler biraz radikal bir örnektir. Bunun nedeni biraz da bizimkilerin yakın târihte yaşanmış birçok krizin dışarıdan seyircisi olmak yerine krizin bir parçası olmuş olmalarıdır belki; bilemiyorum… Ama eski nesillerin tedbirli olma, her ân bir olay patlayacakmış gibi aportta bekleme hâli bir gerçek.

Ve 1980’den sonra doğan bizler, o tatlış Amerikan rûyası ile, renkli televizyon ile, bilgisayar ile, görece olaysız ve sâkin yıllarda çocukluğunu ve gençliğini yaşamış nesil olarak, eski nesillerin bu tedbir saplantısına gülüp geçtik. Fukuyama’nın târihin sonunun geldiğine dâir yaptığı fâhiş hatâya aslında bizler de düştük. Dünyadaki çılgınlıkların sona erdiğini zannettik.

Bugün geldiğimiz noktada ise eski nesilleri aratmayan aksiyonların ortasında kalıverdik. Artık bizlerde ve bizlerden sonraki nesillerde de “Yarın ne olacağı belli olmaz” kaygısı yerleşik hâle geldi. Gittikçe yayılan, sınıfsal ayrım tanımaksızın herkesi avucuna alan bu anksiyetenin ufak bir sonucunu dün gece ülke çapında yaşayarak gördük.

Meğer insanlar böyle saplantı sâhibi olur, meğer nesiller böyle çığırından çıkarmış…


Yayın organı: Facebook
Yayın târihi: 11.04.2020
Adres: https://www.facebook.com/oguz.evren.kilic/posts/10157149944910205

Site Footer

Sliding Sidebar

    2019 © Oğuz Evren KILIÇ.   Bu internet sitesindeki tüm yazılar ve diğer içerikler izinsiz kopyalanamaz ve kullanılamaz. Tüm içeriğin hakkı mahfuzdur.