Orta Doğu’da Arap Sarmalı 2: Katar Açmazı

katar

Katar krizi kafaları çok karıştırdı, biraz netleştirmek lâzım. Katar, 1971’de bağımsızlığını ilân etmiş, 12.000 kilometrekareden küçük, 2 milyon civârında insanın yaşadığı, sâdece doğalgaz ve petrolden gelir elde eden, her şeyi ithâl eden bir devletçik. Peki, Suudîler ile diğer İslâm devletlerinin Katar ile derdi ne? Dertleri şu: Katar, El Sânî hânedânlığı tarafından yönetilen bir ülke. Bu hânedân, bundan yaklaşık 300 yıl önce Arabistan Yarımadası’nın göbeğindeki Arabistan Çölü’nden kopup gelmiş bir aşîretin devâmı. Bu aşîret, Arabistan’da önemsiz bir çöl topluluğu iken, kendilerine

Devâmı

Alt Yapının Üst Yapıyı Belirlemesi Üzerine Eleştirel Bir Deneme

marxism

İki tanımla başlayalım: 1- İnsanların varlıklarını belirleyen şey bilinçleri değildir; tersine, insanların toplumsal üretimdeki varlıklarıdır, ki bilinçlerini belirler. Bu, “alt yapıdır”. 2- Toplumdaki üretim ilişkileri nasıl ki ebedî olmayıp gelip geçiciyseler, onların soyut dile getirilişleri olan düşünceler ve kategoriler de târihsel ve gelip geçicidirler. Bu da, “üst yapıdır”. Materyalizm, ideolojileri açıklarken bu ideolojilerin yansıttığı sosyal psikolojiye ya da belli bir sınıfın psikolojisine; bu psikolojiyi açıklamak için de, ekonomik gelişmenin getirdiği sosyal yapıya başvurur: Yani, Hegel’in yıkıntıları üzerine materyalizm bayrağını tekrâr

Devâmı

Orta Doğu’da Arap Sarmalı 1: Suudî Arabistan

suud

Suudî Arabistan, 2 milyon kilometrekareye yayılmış olmasına karşın nüfusu 30 milyonu geçmeyen bir ülke. Bu az nüfusu besleyecek her şeyi ithâl etmek zorunda olmasından ötürü dış bağımlılığı çok fazla. Yıllık 1 trilyon doları bulan GSMH’si ile bu bağımlılığı finanse ediyor gibi gözükse de, isrâfın her türlüsünü görebildiğimiz bir ekonomi olarak oldukça borçlu durumda. Suudî Arabistan, Suud âilesi tarafından yönetiliyor. Bu geniş âile, tipik ve karmaşık feodal ilişkiler ağı içinde bir araya gelmiş iki cepheden oluşuyor. Bu cepheler, Suud âilesinin kurucusu

Devâmı

Protestan Ahlâkı ile Kapitalizmin İlişkisi Üzerine

protestan

“Protestan Ahlâkı Ve Kapitalizmin Ruhu” isimli eserin yazarının Max Weber’den başkası olması düşünülemezdi. Zirâ Weber, muhafazakâr sayılmayacak bir âile yapısı içinde büyümüş ve annesinin Protestan inancının etkisi altında kalmıştı. Weber’in daha küçük yaşlarında beliren Avrupa merkezci târih ve medeniyet anlayışını ilerleyen dönemlerde dinî dayanaklarla güçlendirmesi sonucunda bir “Protestan ahlâkı” tanımlaması ve bunun sermâye tabanlı sistemle ilişkilendirilmesi sonucuna varmış olması, bu bakımdan hiç de şaşırtıcı değildir. Aslında Weber’in doğru bir şekilde tespit ettiği üzere, Reform’u tâkip eden yıllar içerisinde Avrupa karasında

Devâmı

Türk Milliyetçiliğinin Doğuşu ve İttihad ve Terakki Cemiyeti Pratiği

itc

Türk milliyetçiliğinin milâdı bir Kazan Tatarı olan Yusuf AKÇURA’nın “Üç Tarz-ı Siyâset” isimli makâlesinin yayınlanması olarak gösterilse de, kökenleri îtibârı ile Türk milliyetçiliğinin doğuş zamanı çok daha öncelere, Nizâm-ı Cedid günlerine kadar gitmektedir. Zîrâ 1789 Fransız Devrimi’nin olduğu yıl “büyük bir tesâdüfle” tahta çıkmış olan ve yine Fransız Devrimi’nin mottosu “Novus Ordo Seclorum (Yeni Dünya Düzeni)” ile benzeşik “Nizâm-ı Cedid (Yeni Düzen)” isimli bir reformlar silsilesini başlatan III. Selim’in döneminde Osmanlı toprakları milliyetçilik ile tanıştı. Tanışma, beklendiği üzere, Balkan topraklarında

Devâmı

Site Footer

Sliding Sidebar

    2019 © Oğuz Evren KILIÇ.   Bu internet sitesindeki tüm yazılar ve diğer içerikler izinsiz kopyalanamaz ve kullanılamaz. Tüm içeriğin hakkı mahfuzdur.