Türkiye’de Asker Emekçilerin Sendikal Örgütlenme Yasağının Dünyadaki Asker Emekçi Örgütlenmeleri Çerçevesinde Değerlendirilmesi

ÖZET

Türk Silâhlı Kuvvetleri, Türkiye’deki kamu örgütlenmesinin en önemli ve büyük kurumlarından biridir. Bu büyük kurum bünyesinde sivil ve askerî personel birlikte istihdâm edilmiştir. Söz konusu sivil personel, emekçilere tanınmış olan sendikal örgütlenme hakkına ve bu örgütlenmenin sağladığı imkânlara sâhiptir. Fakat askerî personelin sendikal örgütlenme hakkı, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kânunu’nun 15. maddesinde düzenlenmiş olan hüküm çerçevesinde engellenmiştir. Tam da bu noktada belirtmek gerekir ki; asker emekçiler, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 4. maddesinin 3. fıkrasında lâfz olunmuş zorunlu askerlik ya da kamu hizmetinden tamâmen farklı olarak, profesyonel meslek anlamında ve belirli bir ücret karşılığında memur statüsü ile çalışmaktadırlar. Bu nedenle, zorunlu hizmet ya da kamu hizmeti kapsamında askerlik görevini îfâ eden kişileri bu çalışma kapsamında değerlendirmek mümkün değildir.

Bu çalışma ile, asker emekçi kavramı ve dünyada asker emekçilerin sendikal örgütlenme hakkı incelenecek, bu inceleme doğrultusunda Türkiye’de asker emekçilerin sendikal örgütlenme hakkının durumu tartışılacaktır. Bu tartışmadan güdülen amaç, Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin insan haklarına saygılı, Anayasa’da hükme bağlandığı üzere hukuk devleti ilkesine bağlı, çalışma barışını gözeten, modern ve saygın kamu kurumu niteliğinin güçlendirilmesine katkı sağlamaktır.

Anahtar Kelimeler: Asker emekçi, Türk Silâhlı Kuvvetleri, sendika, insan hakları

  1. Asker Emekçi Kavramı

Emekçi, herhangi bir üretim aracına sâhip olmaksızın geçimini emeği karşılığında sağlayan çalışandır. Bu tanım çerçevesinde emekçi olmanın temel şartları, üretim aracına sâhip olmamak ve geçimini emek karşılığında kazanmaktır. Bu iki temel unsur, askerlik mesleğini îfâ eden çalışanlar nezdinde mevcuttur. Zîrâ askerlik mesleğini îfâ eden çalışan, hem askerlik hizmeti ile sağlanan hizmeti görecek araçlara sâhip değildir hem askerlik mesleğini geçimini sağlamak amacıyla bir ücret karşılığında beden ve zihin emeği ile îfâ etmektedir.

Askerlik, modern orduya geçiş ile birlikte meslek hâline gelmiştir. Târih boyunca askerliği bir meslek olarak profesyonelleştirmiş Yeniçeriler gibi birçok örnek  mevcut olmakla birlikte, 1789 Fransız Devrimi ve sonrasında yaşanan Sanayi Devrimi sürecinden önceki örnekler sistematik bir profesyonelleşmeye işâret etmemektedir. Modern ordu sisteminin kuruluşu, Fransız Devrimi ve sonrasına târihlenmektedir. Modern ordu sistemi ile birlikte, sâdece askerlik mesleğini îfâ etmek üzere özel olarak seçilen, eğitilen ve istihdâm edilen askerî personel olgusu ortaya çıkmıştır. Tüm beden ve zihin emeğini ve mesâisini askerlik mesleği kapsamındaki kamu hizmetlerinin görülmesine vakfeden ve bunun karşılığında ücret alan çalışanlardan oluşan askerî personel, önceki dönemlerde çoğunlukla geçici bir dönem için silâh altına alınan askerlerden oldukça farklı bir üretim ilişkisi içine girmiştir. Modern ordu sistemi öncesinde, savaşa katılması ya da geçici bir süre için askerlik işini üstlenmesi için silâh altına alınan kişilerin temel gelir kaynağı çoğunlukla yağma, ganîmet ya da ihdâs edilen mülkten ibârettir. Modern ordu sisteminin hâkim olmasından sonra, askerlik işini savaşta ve barışta kalıcı olarak îfâ eden çalışanlara nakdî ücret tahsis edilmeye başlanmış ve ayrıca emeklilik, sağlık sigortası vb. birçok sosyal hak tanınmıştır. Böylece, modern ordu sistemi ile birlikte askerlik işi bir meslek hâline gelmiştir.  

Günümüzde askerlik mesleğinin îfâsı, sâdece silâh kullanmaktan ibâret değildir. Modern ordular, gerek kurumsal faaliyetlerin sürdürülmesi gerek üzerine düşen kamu hizmetinin görülmesi amacıyla çok sayıda farklı işi yürütmektedir. Silâhlı kuvvetler içi bürokrasinin devâmlılığı için görülen büro işleri, silâhlı kuvvetler personelinin çalışması sırasındaki yemek vb. ihtiyâcının giderilmesi, silâhlı kuvvetlerin âfet zamanlarında üstlendiği arama-kurtarma, sosyal hizmet vb. çalışmaları gibi birçok örnekte görüldüğü üzere, askerlik mesleğinin kapsamı oldukça geniştir. Gerek beden gerek zihin emeği ile îfâ olunan askerlik mesleği, benzer işlerin görüldüğü diğer kamu kurumlarındaki mesleklerden bu anlamda farklı değildir. Silâhlı kuvvetler bünyesinde büro işleri, yemek hizmetleri, lojistik hizmetleri gibi birçok alanda istihdâm olunan sivil personelin yaptığı işlerin tamâmı, sivil personelin olmadığı yerlerde askerî personel olarak askerlik mesleği çerçevesinde görülmektedir. Söz konusu sivil personel “kamu emekçisi” statüsüne dâhil ediliyor iken, aynı işi gören askerî personelin kamu emekçisi sayılmaması izâhtan varestedir. Kamu örgütü içinde görülen benzer işlerin ve bu işleri gören çalışanların arasında emek yönünden statü farklılığı olmadığı açıktır. Bu bağlamda, askerî personelin de “kamu emekçileri” arasında sayılması doğru olacaktır.

  1. Dünyada Asker Emekçi Örgütlenmeleri

Tipik emekçi örgütlenme biçimi sendikadır. Sendika tipi örgütlenme, 18. Yüzyıl’dan itibâren ortaya çıkmıştır. Emekçi haklarını gözetmek amacıyla faaliyet gösteren sendikalar, sosyal hizmet ya da dayanışma amacıyla faaliyet gösteren diğer sivil toplum örgütlerinden (STK) farklı olarak, sivil direnişin en radikal yöntemlerini kullanmayı tercih edebilen örgütler olagelmiştir. Grev, işyeri işgâli vb. yöntemler zamanla kısmen ya da tamâmen yasallaşmış, târih akışı içinde yaşanmış silâhlı direnişler, kalkışmalar, silâhlı işgâller ve sâir eylemler ise yasa dışı eylem olarak tasnif edilmiştir. Günümüzde sendikalar, yasallaşmış direniş yöntemlerini kullanarak sivil direniş eylemlerini organize etmekte ve bu yolla emekçilerin haklarının gözetilmesini etkin olarak sağlamaya çalışmaktadır. Günümüz sendikalarının emekçi haklarını gözetmek için kullandığı diğer yasal yöntemler ise toplu sözleşme, uzlaşma/pazarlık ve emekçi haklarına ilişkin hukuk süreçlerini yürütmektir.

Asker emekçilerin sendikal örgütlenmenin kendine has özelliklerinden ve sunduğu imkânlardan faydalanması, asker emekçilerin hak arama ve örgütlenme özgürlüğünün temelidir. Bu çerçevede Avusturya, Finlandiya, Malta, Norveç, Slovenya, İsveç, İtalya, Hollanda, Belçika, Fransa, Lüksemburg, Makedonya, Danimarka, Karadağ gibi birçok ülkede asker emekçilerin sendikal örgütlenme hakkı ve hâlihazırda sendikası mevcuttur. Asker emekçilere sendikal örgütlenme hakkı tanınmış olan ülkelerin ortak özelliği, asker emekçilere grev hakkının tanınmamış olmasıdır. Kamu ve ülke güvenliği hizmetini îfâ etmekte olan asker emekçilerin grev kısıtlamasına tâbî kılınmış olmasının gerekçesi olarak, söz konusu hizmetin grev nedeniyle aksaması durumunda doğabilecek yüksek güvenlik riski gösterilmektedir. Sendikal örgütlenme hakkında sâhip olan asker emekçilerin sivil direniş hakkını daha kısıtlı yöntemlerle kullanabilmesi dahi, bu emekçilerin uzlaşma/pazarlık ve hukuk süreçlerinde elini güçlendirmektedir. Sendikal örgütlenme hakkının sağladığı bir başka avantaj ise, asker emekçilerin toplu sözleşme yapabilme imkânıdır.

Asker emekçilere “örtülü biçimde” sendikal örgütlenme hakkının tanındığı bâzı örnekler de mevcuttur. Bu örneklerin başında Almanya gelmektedir. Almanya’da faaliyet göstermekte olan Deutscher BundeswehrVerband e.V. (Alman Silâhlı Kuvvetler Derneği), atipik bir emekçi örgütlenmesidir. Dernek, Alman dernekler mevzuatı çerçevesinde kurulmuş ve faaliyet göstermekte olan bir STK olduğu hâlde, ayrıca ihdâs olunmuş yasal düzenlemelerle (Federal Personel Temsil Kânunu) sendikal nitelikler ve yetkilerle donatılmıştır. Almanya’da asker emekçileri temsil edecek başka bir sendikanın ya da benzeri örgütün kurulması ise yasaktır. Alman asker emekçilerini temsile yetkili kılınmış olan Dernek, Askerler Kânunu’nun 35. maddesi ve Federal Kamu Hizmeti Kânunu’nun 118. maddesi çerçevesinde kamu hizmeti kuruluşu olarak tanımlanmıştır. Romanya, Polonya, Yunanistan, Macaristan, İrlanda gibi bâzı ülkelerde de benzer örgütler mevcuttur.

Asker emekçilerin sendikal örgütlenme ve faaliyetlerinin kesin olarak yasak olduğu, fakat muvazzâf ve emekli asker emekçileri temsil eden derneklere izin verilen ülkeler sayıca daha fazladır. Ülkemiz de bu ülkeler arasında sayılabilir. Türkiye’de emekli asker emekçileri temsil etmesi amacıyla Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) ve Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD) kurulmuştur. Bunlara ek olarak, Türkiye Muharip Gaziler Derneği, Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit, Dul ve Yetimler Derneği, TSK Dayanışma Vakfı, TSK Elele Vakfı, Mehmetçik Vakfı gibi STK’lar kurulmuştur. Bu STK’ların hiçbirinin sendikal yetkisi ve hakkı mevcut değildir. Söz konusu STK’ların asker emekçilerin haklarını gözetebilecekleri faaliyet alanları ve yöntemleri oldukça kısıtlıdır. Söz konusu örgütlerin asker emekçilerin özlük hakları ve çalışma koşulları hakkında herhangi bir çalışma ya da faaliyet yürütmesi ise mümkün değildir. Zîrâ söz konusu STK’lar “kamuya yararlı dernek” statüsüne dâhil edilmiş olup, bu statü çerçevesinde yürütme erkinin onayı ve yakın denetimi ile faaliyetlerini sürdürmektedir.

Avrupa ülkelerinde faaliyet göstermekte olan askerî dernekleri, vakıfları ve sendikaları bir çatı altında toplamak amacıyla 1972 yılında kurulmuş olan The European Organisation of Military Associations and Trade Unions (EUROMIL), uluslararası bir asker emekçi örgütüdür. Örgütün amacı, Avrupa’da tüm rütbe ve sınıftan asker emekçinin insan haklarını, temel özgürlüklerini ve sosyo-ekonomik çıkarlarını güvence altına almak ve bu çerçevede faaliyet göstermektir. Örgütün temel mottosu olarak “Üniformalı Sivil” söylemi öne çıkmaktadır. Örgüt, asker emekçilerin diğer tüm emekçilerle aynı haklara ve yükümlülüklere sâhip olduğu ilkesini esas almaktadır. Örgüt, asker emekçilerin örgütlenmesini yaygınlaştırmayı görev edinmiştir.

  1. Türkiye’de Yasal Durum ve İnsan Hakları Çerçevesinde Değerlendirilmesi

Türkiye’de asker emekçilerin herhangi bir sendikal örgütlenme ya da sendikal hak arama faaliyetine dâhil olması, 4688 sayılı kânunun 15. maddesi çerçevesinde yasaklanmıştır. Bu yasağa rağmen asker emekçi sendikası kurmak için faaliyette bulunan asker kişiler için çeşitli idârî ve cezâî yaptırımlar söz konusudur. Bu bağlamda, asker emekçilerin sendikal örgütlenme ve faaliyet haklarının kat’î biçimde engellenmesi söz konusudur. 

Anayasa’nın 10. maddesi çerçevesinde “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyâsî düşünce, felsefî inanç, dîn, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kânun önünde eşittir”. En üst hukuk normu olan Anayasa’da âmir hüküm olarak düzenlenmiş olan eşitlik ilkesi, asker emekçilerin diğer emekçilerden statü, hak ve sorumluluk açısından ayırıma tâbî kılınması ile ihlâl edilmektedir. Asker emekçilerin sendikal hak ve özgürlüklerden faydalanmasının engellenmemesi, Anayasa’nın bir gereğidir. Buna ek olarak, yine Anayasa’nın 48. maddesinde “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sâhiptir” hükmü mevcuttur. Çalışma özgürlüğü ve çalışma barışı çerçevesinde, kişinin çalışma koşullarını iyileştirmek için mücâdele etme hakkı vardır. Diğer devlet kurumları gibi bir devlet kurumu olan Türk Silâhlı Kuvvetleri bünyesinde çalışan askerî personelin çalışma özgürlükleri ve hakları, sendikal örgütlenme ve faaliyet haklarının yasa yolu ile kaldırılmış olması ile ortadan kaldırılmıştır. 

Türkiye Cumhuriyeti, çalışma özgürlükleri ile ilgili birçok uluslararası sözleşmeye taraftır. İnsan Hakları Evrensel Beyânnâmesi’nin 23. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Herkesin çalışma, işini serbestçe seçme, adâletli ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır” hükmüne, Kişisel Ve Siyâsal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 22. maddesinin 1. fıkrasına, Avrupa Sosyal Şartı’nın 1. bölümünün 2., 5., 6. ve 22. maddelerine ve 2. bölümünün 5. ve 6. maddesine, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 151 No.lu Protokolü’ne aykırıdır. Türkiye Cumhuriyeti, asker emekçilerin sendikal örgütlenme ve faaliyet haklarını kullanmasını engellemekle, Anayasa’da ve taraf olduğu uluslararası anlaşma ve protokollerde yer alan tüm bu hükümleri ihlâl etmektedir.

AİHS’nin 14. maddesinde yer alan ayrımcılık yasağı kuralı, asker emekçilerin sendikal örgütlenme ve faaliyet haklarının kullanmasının engellenmesi ile ihlâl edilmektedir. Zirâ askerî personel, asker emekçi olarak, diğer meslek gruplarının sâhip olduğu haklara sâhip olamamıştır. Asker emekçilerin sendikal haklarının engellenmesi, personelin hem çalışma özgürlüğünü hem de ekonomik ve sosyal haklarını kullanabilmesi bakımından diğer meslek grubundan kişilerle arasında büyük bir eşitsizlik ve adâletsizlik yaratmaktadır. Askerî personelin salt mesleğinden ötürü devlet tarafından böyle bir ayrımcılığa tâbi kılınmış olması sonucunda personel, diğer meslek gruplarının sâhip olduğu sendikal örgütlenme, toplu sözleşme, grev, istifâ hakkı ve benzeri birçok haktan faydalanamamakta ve mağdur olmaktadır.

AİHS’nin 9. maddesinin 1. fıkrasında yer alan düşünce ve vicdân özgürlüğü ilkesi, yine bir başka ihlâl konusudur. Zîrâ asker emekçilerin sendikal örgütlenme ve faaliyet haklarını kullanmasının engellenmesi nedeniyle asker emekçiler, örneğin çalışma koşulları ya da özlük hakları konusunda, fikrî ve vicdânî kanaatlerini serbestçe ifâde edememekte ve bu doğrultuda faaliyetlerini hayata geçirememektedir. Askerî personelin çalışma özgürlüklerinin ve kurum içinde çalışma barışının sağlanması için yaşamsal bir araç olan sendikal hakların tanınmamış olması sonucunda personel, düşüncesinin ve vicdânının gereğini yerine getirememekte, Türk Silâhlı Kuvvetleri’ndeki çalışma koşullarını ve çalışmaya dâir haklarını etkin biçimde gözetememektedir.

SONUÇ

Asker emekçilere sendikal örgütlenme ve faaliyet hakkının tanınmamış olması nedeniyle, asker emekçilerin haklarını gözetebilecekleri etkin bir yol mevcut değildir. Hem yasal hem ekonomik hem geleneksel olarak devlet gücü karşısında son derece zayıf durumda bulunan asker emekçiler, bu güç dengesizliğini dengeye kavuşturabileceği herhangi bir yasal yol ve yöntemden yoksundur. Bu nedenle Türk Silâhlı Kuvvetleri içerisindeki çalışma barışı bozulmuştur. Kurum bünyesinde çalışan asker emekçilerin önemli kısmında psikolojik ve sosyal sorunlar mevcut olup, kurum içerisindeki ast-üst ilişkilerinde, çalışma hiyerarşisinde ve çalışan ilişkilerinde ölümle sonuçlanan ciddî sorunlar ve olaylar dahi meydana gelebilmektedir. Âdil ve hukuka uygun bir çerçevede hak arayışının önü kesilen asker emekçilerin askerlik mesleğinden fikren ve fiilen uzaklaşma eğilimi oldukça yaygındır. Asıl millî güvenlik tehdidi ve riski budur: Asker emekçilerin görev bilinci ve motivasyonu, çalışma barışı konusunda yaşanan eksiklikler nedeniyle sarsılabilmektedir. Çok yüksek disiplin standartları ve motivasyon gerektiren bir kurum olan Türk Silâhlı Kuvvetleri’nde bu tür durumların yaşanıyor olması, kurumun işleyişinde aksamalara sebep olmaktadır.

Yukarıda bahsi geçen hususlar çerçevesinde, Türk Silâhlı Kuvvetleri personel sisteminde çağdaşlaşmanın tam anlamıyla gerçekleştirilmesi, kurumun varoluşsal bir gereğidir. Bu çağdaşlaşma, kurumun personel sisteminin insan haklarına uygun standartlara kavuşturulması ile mümkündür. Personel sisteminin asker emekçilerin haklarını gözetir biçimde yeniden düzenlenmesi ile birlikte Türk Silâhlı Kuvvetleri, modern dünya orduları arasındaki seçkin ve örnek konumunu daha da perçinleyecektir.

Site Footer

Sliding Sidebar

    2019 © Oğuz Evren KILIÇ.   Bu internet sitesindeki tüm yazılar ve diğer içerikler izinsiz kopyalanamaz ve kullanılamaz. Tüm içeriğin hakkı mahfuzdur.