Corona Modern Çağın Vebâsı mı?

13. Yüzyıl’ın dünyasında Orta Asya’da devâsâ bir güç ortaya çıkıverdi: Moğollar. Moğol orduları o kadar hızlı ve o kadar acımasız bir ilerleme gösterdi ki, 20 yıl içinde Afrika’dan daha büyük bir alanı ele geçirdiler.

Târihte eşi benzeri görülmemiş bu istilâ sonucunda onlarca devlet yıkıldı, yüzlerce şehir ve kasaba harâbeye döndü. Milyonlarca insan savaşlarda ya da savaşlardan doğan kıtlıklardan, hastalıklardan öldü. Çok daha fazlası ise yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldı ve göç etti.

Moğol istilâsı, kaçınılmaz olarak Çin’i de avucuna aldı. Binlerce yıldır yerleşik düzen içinde yaşamakta olan, bu yaşayışın doğal sonucu olarak büyük şehirler ve geniş tarım alanları kurmuş olan Çin insanları, bu Moğol istilâsı sonucunda birden bire ellerinden çıkan ve çoğu neredeyse yıkıntıya dönüşen yerleşim yerlerini ve tarım arazilerini terk etti. 

İşte bu sarsıntının devâmında Çin’de kıtlık baş gösterdi. Ve kıtlığın kardeşi salgın hastalıklar da peşi sıra geldi. Talana uğrayıp terk edilmiş tarlalarda ve imar düzeni bozulmuş şehirlerde artık beslenemeyen kemirgenler ve diğer hayvanlar ise leş yemeye yöneldi. 

Moğol istilâsının bir başka sonucu da, İpek Yolu ve Baharat Yolu’nun üzerindeki yerleşimlerin çoğunun, tıpkı Çin’dekiler gibi, yıkıntıya dönüşmesi ya da imar düzenlerinin bozulması oldu. Çin’deki kıtlık ve salgın hastalık kısır döngüsü bu yerleşimlerde de ortaya çıktı.

Ve Çin’de vebâ ortaya çıktı. Vebâ, kısa sürede büyük kemirgen ve hayvan göçleri yoluyla İpek Yolu hattı üzerinde yayılma gösterdi. İpek Yolu ve Baharat Yolu üzerinden ticâret gemileri ve kervanlar aracılığı ile geniş bir coğrafyaya yayıldı. Alman tıp profesörü Hecker tarafından kaleme alınan 1859 târihli “Ortaçağ Salgınları” isimli eserde, Hindistan, Orta Asya, Mezopotamya, Suriye ve Ermenistan’ın cesetlerle kaplı olduğu belirtilir. Bu bilginin kaynağı ise, 1340’lı yıllarda İpek Yolu ve Baharat Yolu üzerinde seyahât etmiş olan tüccâr ve gezginlerin anlatımlarıdır. Gerçekten 1346 yılına gelindiğinde, Avrupa devletleri Asya’da yaşanan büyük salgının haberini çoktan almışlardı. 

Vebâ salgının Avrupa’ya girişi, tıpkı bugün olduğu gibi, Kuzey İtalya üzerinden oldu. Bir iddiâya göre, Cenevizlilere âit bir Kırım kalesinin Moğollar tarafından kuşatılması sırasında Moğollarca vebâlı cesetlerin kaleye fırlatılması sonucunda enfekte olan ve sonunda Moğol istilâsından Ceneviz’e kaçan kişiler tarafından vebâ ilk kez Avrupa’ya getirildi. Henüz kanıtlanmamış bu iddiânın doğruluğu bir yana, ilk vebâ salgını kayıtlarına 1347 yılında Ceneviz’de rastlandığı bir gerçek. Ceneviz ve Venedik limanlarından başlayan salgın hızla İtalya içlerine, Marsilya’ya ve oradan Fransa’ya yayıldı. 1 yıl içinde vebâ, İspanya, Portekiz, Fransa, İngiltere, İtalya’yı istilâ etti. Sonraki yıl Almanya, İskandinavya, İzlanda ve Orta Avrupa salgına mâruz kaldı. 1351 yılına gelindiğinde Baltık Havzası, bugünkü Batı Rusya ve Ukrayna toprakları vebâ istilâsı altındaydı. Sonraki yıllarda salgın Orta Doğu, Mezopotamya, Anadolu, Arabistan ve İran’da ikinci turunu attı.

Vebâ, 1340 yılında yaklaşık 450 milyon olan toplam dünya nüfusunu 300 milyona kadar düşürdü. Avrupa nüfusunun %60’ı yok oldu. Avrupa’nın tekrar aynı nüfusa erişmesi için 200 yıl gerekti. Kuzey İtalya ise ancak 19. Yüzyıl’da, yâni salgından 500 yıl sonra eski nüfusuna erişebildi. 

Vebânın başka bir sonucu ise, dünyanın dönüşümünü tetiklemesi oldu. Devâsâ salgına karşı eli kolu bağlanan ve ölüm kalım vermekten olan fakir halkın kaynaklarını tüketmekten başka hiçbir işe yaramayan dînî otoriteler dokunulmazlıklarını kaybettiler, sorgulanır oldular ve ardından Reform ve Aydınlanma geldi. Vebâ yüzünden azalan nüfus, çoğunlukla şehirler ve kasabalarda toplanmıştı. Bu nüfusun çoğu tarım alanlarına geri dönmedi ve Avrupa’da şehirleşme başladı. Tarım alanlarını işleyen az sayıdaki nüfus ise artık gözden çıkarılabilir, Haçlı Seferleri için kolayca harcanabilir isimsiz insanlar yığını değildi. Son derece kıymetli hâle gelen bu tarım üreticileri hem emek hem ürünleri açısından bir bakıma sınıf atladılar. Kalabalık iş gücüne dayanan feodalizm, yerini değerlenmiş emek ile üretilen değerlenmiş tarım ürünlerinin ekonomi politiğine bırakmaya başladı.

Vebânın önünde akıl ve bilim ile, biraz da Yunan, Mısır, Mezopotamya gibi kadîm medeniyetlerin bilgi mîrası ile geçebildiklerini gören Avrupa toplumları için bilginin, bilgi üretiminin değeri arttı. İtalya, İngiltere, Fransa, Almanya gibi coğrafyalarda modern akademinin temelleri atıldı. Modern hastânelerin, modern altyapı hizmetlerinin temelleri de bu yıllarda atıldı. 

Çin’de ortaya çıkan ve Asya boyunca ilerleyip İtalya’dan Avrupa’ya bulaşan vebâ, dünyayı geri dönülmez biçimde değiştirdi.

Yâni demem o ki; yine Çin’de ortaya çıkan, yine Hindistan ve İran üzerinden geçerek Kuzey İtalya’ya varan, oradan Fransa’ya ve Avrupa’nın gerisine yayılan bir salgın. 

Bugün, COVID-19 adıyla bildiğimiz hastalık, hemen hemen aynı bulaşma güzergâhını izleyerek, yine Kuzey İtalya üzerinden Avrupa’ya bulaşıyor. Dün vebâyı tüccârlar, gezginler, savaş esirleri Avrupa’ya taşımış iken, bugün COVID-19’u göçmenler, tüccârlar, turistler taşıyor. Dün vebâ gemiler ve kervanlar ile taşınmış iken, bugün COVID-19 uçaklarla, gemilerle, karayolu ile taşınıyor.

COVID-19, modern çağın vebâsı mı, değil mi; yakın zamanda hep birlikte göreceğiz. COVID-19’un yeni bir vebâ olmaması en büyük dileğimiz elbet fakat târihsel benzerlikler de bâzı soruları ve endişeleri berâberinde getiriyor. Bir diğer yandan, COVID-19’un vebânın yarattığı ekonomi politik, sosyal, kültürel sonuçları yaratıp yaratmayacağı da ayrıca değerlendirilmeli. Zîrâ salgının ilk haftalarında bile ciddî ölçüde sarsılan kırılgan dünya ekonomisi, salgının etkisini artırması durumunda ne hâle gelir, böyle bir derin etkinin sonucunda nasıl bir yeni ekonomik sistem ortaya çıkar; şimdiden tartışılmaya başlandı bile…


Yayın organı: Gazetelink
Yayın târihi: 09.03.2020
Adres: https://www.gazetelink.com/corona-modern-cagin-vebasi-mi-oguz-evren-kilic/

Site Footer

Sliding Sidebar

    2019 © Oğuz Evren KILIÇ.   Bu internet sitesindeki tüm yazılar ve diğer içerikler izinsiz kopyalanamaz ve kullanılamaz. Tüm içeriğin hakkı mahfuzdur.